2021 olmuş bile

evi yılbaş coşkusu ile doldurmuştum. her türlü aburcubur olsun, ışıklı mumlu aydınlatmalar olsun, tabi ki yılbaş ağacı olsun ki bu sene hayatımın en büyük ağacını kurdum, coşkuyu evin her yanına taşıdım. kırmızı ojeler sürdüm, kot giydim, makyaj yaptım. üzerime de yılbaş coşkusunu yükledim, big g geldi donattık masayı rakıları koyduk. bu yılın en iyi şeylerinden biri son günüydü diyebilirim.

2020’yi de çok boklamak istemiyorum. çok saçma geliyor bana yılı suçlamak. asla suçu kendimizde aramıyoruz ya bu da onlardan biri. biz yapmadık hiç bir şeyi 2020 yaptı. çevreyi kirletti, hayvanları öldürdü, ormanları yaktı, depremle salladı, kadınları dövdü, öldürdü bu 2020. bizi mahvetti. hastalığı da başımıza hep 2020 sardı zaten. 2021 öyle mi yaa? bak şimdi bir gelecek bilmiş ve olgunlaşmış hali ile bizi kurtaracak, dünyayı temizleyecek, şiddeti durduracak, kimse ölmeyecek.

değil! çok üzgünüm ama değil yani. seneler değişecek suçlu hep bir rakam olacak ama asla insanlar birbirlerine yapma kardeşim demeyecek. su havzasına ev yapamazsın kardeşim, deniz kumu kullanamazsın, kadına , çocuğa hayvana kötü davranamazsın kimseyi öldüremezsin, şiddet uygulayamazsın, zorbalık edemezsin, yaban hayata dalamazsın, yahu sokağa çöp atamazsın, yunuslara kurşun sıkamazsın demeyecek. şu karantina zamanları geride kalacak ve kimse bir şey anlamayacak.

hatırlıyorum da 12-13 yaşlarımdayken çevre kirliliği ve ozon tabakasının delinmiş olması ile ilgili haberleri okurken dehşete kapılmıştım. çocuk aklımla sadece deodoratların suçlu olduğunu anlamış ve neden hala satıldıklarını ve insanların aldığını anlamamıştım. ozon tabaksı delinecek ve güneş bizi kavuracaktı, artık dostumuz değildi ve buzullar hızla eriyecekti. oradan bu zamanlara bakar, acaba korkunç yok oluşları ben görecekmiyim, 2020 de kaç yaşında olacağım filan diye hesaplamalar yaptığımı hatırlıyorum. 2000 yılına girmek bile benim için çoh accaipti. o sene oturup bütün ülkelerin yeni yıla nasıl girdiğini yeni zelanda başta olmak üzere izlemiş, izleyemediklerimi de dinlemiştim filan radyodan. internetin ilk yılları. google ülkemizde yok, sanırım ıcq kullandığımız yıllar. şu an haberlerde değil sadece anlık kameralar ile istediğim ülkeye bağlanıp yılbaş kutlaması izledim. havai fişek atıldı yaaa!!! sene olmuş 2021 hala havai fişek atıyor yaaa!!! deliricem. yani diyeceğim o ki güzel kardeşim iş 2020 filan değil. bizim bu kafaları acil değiştirmemiz lazım. ve senle benle de olmuyor bak onu da anladık. örgütlenmek lazım. var olan yardım kuruluşlarına destek olmak, çöplerini ayrıştırmak, plastik kullanmamak lazım. suyunu dikkatli kullanmak, kızartma yağını lavaboya dökmemek lazım.

ben bu sene parka daha az gittikçe, ormanı daha az gördükçe eve daha çok bitki aldığımı fark ettim. çok acıklı değil mi bu ya?

ben bu yeni yılda dünya için yeni şeyler yapmak istiyorum. ve daha temiz ve daha güzel bir dünya için çalışmak istiyorum. elimden geldiğince. hala çöpümü ayrıştırıyorum, hala üreticiden alış veriş yapmaya çalışıyorum. bunları daha da geliştirebilirim. nice amandır doğaya özdeş, suyun kalitesini bozmayan çevreye zarar vermeyen deterjanlar kullanamaz oldum maliyet yükleri yüzünden. bunu yeniden gözden geçirmeye karar verdim. evi silmek için hala arap sabunu ve beyaz sirke kullanıyorum. beyaz sirkenin içine yediğimiz narenciye kabuklarını atınca ve 1 hafta bekletince içinde şahane bir bulaşık makinası parlatıcısı ve koku gidericisi olduğunu öğrendim mesela. aynı amanda bununla evi de silersek misss gibi kokar. içinde kalan naranciye kabuklarını da çıkartıp saksı dibine koyunca evdeki kedilerin saksılara dadanmadığını öğrendim. bunun gibi bilgilerin peşinde daha çok koşmaya karar verdim. evden çıkan çöp miktarına da bir el atacağım yeniden. cam ve kağıt atıkları ayırıyorum ama belki de bir bokaşi kompostu yapabilirim. sonuçta balkonum var.

burada şahane bir video var. bir çok başka video da gördüm. bakalım niyetim kendi adıma biraz daha az zarar vermek dünyaya.

yılbaş zamanı yılın en sevdiğim zamanı. ama uzatmayı da sevmem. ayrılırken bazı duygulardan daha çabuk hareket ediyorum galiba. yani manitadan ayrılırken de öyleyim artık. uzun yas dönemleri geride kaldı benim için. yetik içtik teşekkürler, güldük eğlendik filan azcık ağlarım hüzünlenirim ama bu duyguları artık yönetebiliyorum. hoop silip göz yaşımı ortalığı toplayıp hayata devam ediyorum. yılbaş coşkusuna veda etmem de artık böyle. eskiden o ağaç 1 ay evde kalırdı filan. kaldırmaya elim gitmezdi. hem üşengeçlik hem de eğlencenin bittiğini kabul edememe. ama artık öyle değil. bugün mesela hop hemen kaldırdım ağacı, etrafı toparladım. hiç de zul gelmedi bana. evin eski haline gelmesinin de ayrı bir mutluluğu var. bazanın içindeki yerini aldı süsler. ağaç bir sonraki yılbaşa kadar, parti malzemeleri de bir sonraki delirme gününe kadar ( evet hatırı sayılır ölçüde parti malzemem var) uykuya yatırıldı. big g dün kendi evine gitti. o sebeple bugünü de kendime neden ayırmayayım diye düşünüp yazmaya ve kafamdakileri dökmeye geldim.

şimdi gidip güzel bir çorba yapayım, mandalorian 2. sezon hala izlemedim. artık ona da bir başlayayım.

öbdüm. kib bay